Saturday 4 February 2012

KEMALIZM SOL OLMADIGI GIBI ÖZÜNDE FASIZM VARDIR.!

TC kurulduğu andan itibaren iflas eden bir devlettir. Çünkü zihniyeti, ideolojisi Türkiye’nin sosyal, kültürel, etnik ve mezhepsel gerçeğiyle bağdaşmıyordu. Bu gerçekliklere karşı, bunların tamamen dışında zorlama bir yapılanmaya gidildi. Ve her icraat sonuçları itibarıyla iflası derinleştirdi. Burada sorulacak soru şu: Bu zorlama yapılanma tüm iflaslara rağmen nasıl bugüne kadar gelebildi? Yanıt, halkların üzerinde korku yaratarak... Çünkü bu devlet bir korku devletiydi. Yarattıkları yapay korkuları dolaşıma sokarak iktidar olabileceklerini çok iyi biliyorlardı. İktidarın sahipleri korkunun yetmediğinde sıkıyönetimleri, idamları, katliamları, faili meçhulleri, işkenceleri uygulamaktan çekinmediler. Korku ile halkları teslim alma dönemi bittiğinden bu yana hukuki katakullilerle sistem ömrünü uzatmaya çalışıyor.

Bugün tüm kurumlarıyla derinliğine bir iflas yaşayan rejimin kodlarını çözmek için Lozan’a kadar gitmek gerekiyor. İktidar, Lozan’da kaybedilen 5 milyon kilometrekare toprağı görmezden gelip bunun bir zafer olduğu yalanını söyleyerek rejimi yalan üzerinde şekillendirdi. Bu yalanı onlarca yalan izledi. Cumhuriyetin cumhuriyetle, laikliğin laiklikle, halkçılığın halkla ilgisi olmadığı halde bunlar topluma benimsetildi. Ulusal egemenlik, köylü efendimizdir, devrimcilik, dört tarafımız düşman, Türk’ün Türk’ten başka dostu yok gibi akla gelebilecek her konuda yalan söylendi. Bu sistemin temelinde yalan önemli bir dayanak haline geldi.

Bir diğer konu, Lozan’dan önce her seferinde dile getirilen Kürtlere özerklik, kimlik tanımı konusunda verilen sözler unutularak Kürtlerin inkâr edilmesiydi. İnkâr isyanları doğurdu. Barışçıl ve demokratik yöntemlerle sorunun çözümü yerine, iç düşman tanımı yapılarak şiddet esas alındı. Halklar arasında kardeşlik, güven duygusu bizzat devlet eliyle yok edildi. Bu nedenle bu sistem iki önemli kavramı çok abarttı. Devleti ve milleti... Bu sistemde devlet kutsal, millet olarak Türklük de en büyük olarak nitelendirilerek kan ve ırka dayalı bir milletçilik geliştirildi. Yalan ve inkârı temel dayanak olarak alan bu sistem ceberut, otoriter, insanlık düşmanı haline geldi. Devleti kutsayan bu zihniyet Mussolini’nin faşist ideolojisine, büyük Türk milleti esprisiyle Nazilere esin kaynağı oldu. Nitekim Mahmut Esat Bozkurt bunu çok net bir şekilde yazar: “Zamanımızın bir Alman tarihçisi, gerek nasyonal sosyalizmin ve gerek faşizmin Mustafa Kemal rejiminin az çok değiştirilmiş birer şeklinden başka bir şey olmadığını söylüyor. Çok doğrudur. Çok doğru bir görüştür” (Mahmut Esat Bozkurt, Atatürk İhtilali, sayfa 137, Altın Kitaplar 1967) Diğer taraftan Hitler de haklı olarak Mustafa Kemal’in ölümü üzerine verdiği demeçte “Mustafa Kemal’in birinci öğrencisi Mussolini, ikincisi benim” (Falih Rıfkı Atay, Çankaya, cilt:1 sayfa 205, 19379) demiştir.

Meclis’te Onur Öymen Mustafa Kemal’in emriyle yüz bin kadar kişinin katliamına neden olacak bastırma operasyonunu dile getirince CHP’nin Kürtlere olan tarihsel bakışı yeniden tartışılır oldu. AKP ve DTP “artık analar ağlamasın” diyerek gündeme aldıkları barışçıl çözümün konuşulduğu Meclis’te Onur Öymen, Dersim’de analar ağlamadı mı diyerek Kürtlerin demokratik ve insani taleplerini aynı yöntemlerle bastırılması gerektiğini işaret etti. Tepkiler üzerine Öymen, söylediklerinin arkasına durarak, bu isyanı bastırma emrini veren Mustafa Kemal faşist miydi diye sorarak yüce önderlerini öne çıkartıp tartışma konusu yaptı. İyi de yaptı. Artık bundan sonra sistem, rejim ve devlet tartışma konusu olunca Mustafa Kemal ve onun algılama biçimi tartışmaların özünü oluşturacak.

Sonuç itibariyle, bilindiği gibi Mustafa Kemal’i koruma adı altında bir ceza maddesiyle bu ideolojinin derinliğine eleştirilmesinin engellenmesi söz konusu. Bu ceza maddesi kaldırıldığı takdirde “Mustafa Kemal faşist miydi değil miydi” sorusuna çok net bir yanıt verileceğinden Onur Öymen emin olabilir. Ama şurası kesin ki CHP kurulduğu andan itibaren faşist karaktere sahip bir partidir. Bugün de izledikleri siyasetin ve zihniyetin faşizmden pek bir farkı yoktur.


Kaynak: Kizil Kalem Cewlikli